filmin konusu kısaca şöyle: bir grup ispanyol asker, yanlarına kölelerini, din adamlarını filan alarak, güney amerika'daki kayıp altın şehri el dorado'yu bulmak için kocaman bir salla amzon nehri boyunca seyahat ediyorlar. tabi yanlarında klaus kinski'nin canlandırdığı lope de aguirre denilen kişi de olduğundan başlarına gelmedik felaket kalmıyor.
minimalist bir hikaye ve diyaloglar da öyle. filmin tüm gerginliğine, sıkıntı verici havasına rağmen ufak tefek espriler de yok değil hani. hikaye, seyahate eşlik eden rahibin günlüğünden aktarılıyor hatta bazen rahibin dış sesinden dinliyoruz olanları. derken askerler çok hastalanıyor ve halüsinasyonlar görmeye başlıyorlar. o andan itibaren rahibin dış sesini bir daha duymuyoruz. çünkü son olarak şöyle diyor dış ses: "askerlerimizden biri mürekkebimi şurup sanarak içti, o yüzden günlüğüme burda son vermek zorundayım". halüsinasyonlar gören başka bir zenci köle de, kızılderililerin attığı bir okla yaralanıyor. sonra şöyle diyor: "bu orman yok, bu gemi yok, bu ok ta yok aslında..."

lop de aguirre (klaus kinski) : tanrının gazabı
hiç farketmez; ikisi için de tanrının gazabı diyebiliriz. çocukluğumdan beri korkarım bu adamdan...
No comments:
Post a Comment