Wednesday, September 27, 2006

ordinary life is pretty complex stuff


2 yıl önce sinemalarımıza gelen bu filmi, yani american splendor'u izlemeden önce ne böyle bir çizgi romanın ne de harvey pekar'ın varlığından haberdar değildim. beni filmi izlemeye yönelten şeyler, şu yanda görmüş olduğunuz afişi ve -tuhaftır- türkçe ismi olmuştu...
sanırım kendimi yakın hissettim bu çelişkiye. "loser" olduğu her halinden belli olan sıradan kel ve göbekli bir adam boş gözlerle elinde tuttuğu kitabı okuyor ve filmin adı: "görkemli hayatım".
belgesel, otobiyografi, animasyon ve dramın başarılı bir karışımı olarak kabul edilse de, ben filmi afişinden daha az sevmiştim izlediğimde. yine de hoşuma giden bazı şeyler olmuştu: jazz müzik bağımlılığı, plak koleksiyonu yapma çılgınlığı, sıradan bir hastane memurunun bir çizgi roman kahramanına dönüşmesi falan filan... başka hangi filmde bütün bunlar bir aradadır ki?

ancak filmdeki en önemli şey -bana göre- harvey pekar'ı canlandıran paul gimatti'nin oyunculuğuydu. bu adamın, 90'ların başından beri aklınıza gelebilecek her türlü filmde küçüklü büyüklü rolleri var. sanırım "american splendor", onun ilk önemli rolü olmuş. geçenlerde sinemada night shyamalan'ın yeni filmi "lady in the water"ı izledim. açıkçası filmi fazla sevmedim. hakkında söyleyebileceğim tek kelime var eksik... paul giamatti ise, yine iyiydi. kendisini bundan sonraki işlerinde takibe alma niyetindeyim. hep loser, hep yan karakter, hep mutsuz ama bence tatlı adam yaaa ehueh...

Thursday, September 21, 2006

alan rickman


iflah olmaz bir alan rickman hayranı olarak, hakkında azıcık ta olsa bişeyler yazmak isterim. fi tarihinde trt2'de yayınlanan tv filmi rasputin sayesinde tanıyıp aşık olduğum aktör olur kendileri.
21 Şubat 1946 doğumlu. tam adı alan sydney patrick rickman.
sırf o oynuyor diye robin hood ve die hard gibi berbat filmlere bile katlanabilir insan. 1988 yılında rol aldığı die hard'daki kötü adam hans gruber rolü sayesinde ünlü oldu 42 yaşındayken! aslında önceden ünlü olması gereken çok önemli bi oyuncudur. evet yakışıklıdır da... napalım :)
en sevdiğim filmleri: sense and sensibility ve love actually.
ayrıca muhteşem bir ses tonuna ve aksana sahiptir kendisi. otostopçunun galaksi rehberinde, paranoid android robot marvin'i seslendirmişti mesela.
harry potter'daki iksir hocası severus snape rolüyle dünya çapında ün kazandı. keşke bu kadar çoluk çocuğun eline düşmeseydi iyi olurdu ama severus snape karakterinde de harikalar yaratıyor bence. tiyatro kökenli olduğu için bazen abartılı mimik ve jestler yaptığı gözümden kaçmış değil. ama snape'e de bu yakışır ehehe...

Saturday, September 02, 2006

Videodrome

1983 yapımı david cronenberg filmi. "cronenberg bir dahi mi, yoksa bir psikopat mı?" gibi sorulara gark olabilirsiniz izledikten sonra. tabii yönetmenin diğer filmleri crash ve existenz'ı da izlemişseniz çok daha fazla soru işareti kalır kafanızda. bu filmin existenz'la birbirini tamamladığını düşünüyorum. hatta bir adım daha ileri giderek, crash, existenz ve videodrome'un bir trilogy olduğunu bile söyleyebiliriz. her üç filmde de insan vücudu çeşitli teknolojik objelerle biraraya getirilerek oluşturulan rahatsız edici görüntüler üzerinden anlatılıyor konu. videodrome'da anlatılmak istenen televizyonun ve medyanın insanın bilinçaltına olan etkisi sanırım. bu yönüyle, truman show ve requiem for a dream gibi filmlere de model olmuş olabilir pekala. cronenberg'in bu üç filminde çok fazla ortak nokta var. bunlardan biri de erkek başrol oyuncusu seçimi. crash'te james spader, existenz'da jude law ve videodrome'da james woods. üçü de aynı karaktere sahip sanki. aynı derecede saf görünüyorlar, çevrelerinde olup biteni anlamaya çalışırken ordan oraya sürükleniyorlar ve bir süre sonra yaşadıkları tuhaf olaylardan zevk almaya başlıyorlar. ama üçü de güzel vermiş bu ruhu, helal olsun... ve son olarak videodrome'da bayan oyuncu rolünde, o zamanların ünlü punk grubu blondie'nin solisti deborah harry'nin oynaması, filmin bir medya eleştirisi olduğu göz önüne alınacak olursa pek manidar.

long live the new flesh!!!videodrome kelimesini "video arenası" ya da "video sirki" olarak çevirebiliriz.